Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil dağın'dan yaşanmış hikayeleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
_Tor@_
Yüzbasi
Yüzbasi
_Tor@_


Erkek Mesaj Sayısı : 53
Yaş : 31
Nerden : Türkiye
Basari :
PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil dağın'dan  yaşanmış hikayeleri Left_bar_bleue53 / 10053 / 100PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil dağın'dan  yaşanmış hikayeleri Right_bar_bleue

Konu Puani :
PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil dağın'dan  yaşanmış hikayeleri Left_bar_bleue17 / 10017 / 100PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil dağın'dan  yaşanmış hikayeleri Right_bar_bleue

Aktiflik :
PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil dağın'dan  yaşanmış hikayeleri Left_bar_bleue19 / 10019 / 100PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil dağın'dan  yaşanmış hikayeleri Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 27/07/08

PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil dağın'dan  yaşanmış hikayeleri Empty
MesajKonu: PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil dağın'dan yaşanmış hikayeleri   PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil dağın'dan  yaşanmış hikayeleri Icon_minitimeSalı Tem. 29, 2008 6:35 pm

PKK’lı Dilaram (29), 1991’de dağa
çıktı. Örgüt eylemlerinde yer aldı. Kalaşnikof’uyla, roketatar ve el
bombasıyla kaç kişi öldürdü, bilmiyor. 1996’dan itibaren Kandil
Dağı’ndaki PKK radyosunda çalıştı. 2003’te üç arkadaşıyla birlikte
ölümü göze alarak PKK’dan kaçtı. Üç yıldır Irak’ta yaşıyor. Kendisi
gibi PKK’dan kaçan kadınlara ulaşması zor olmadı.

PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil dağın'dan  yaşanmış hikayeleri Kandil_hikayeleri1O
güne kadar hiç konuşulmayan, üstü örtülen gerçekler, bu buluşmalar
sırasında karşılıklı itiraf edildi. PKK’dayken bire bir tanık olduğu,
birinci ağızlardan öğrendiği Abdullah Öcalan ve komutanlarının
tecavüzleri ile örgüt içi infazları yazmaya karar verdi. Anı-roman
olarak yazdığı kitabın adı, “Özgürlüğe Kaçış.”
Dilaram’la Irak’ta görüştüm. Kendisi gibi, “örgüt bulduğu anda
öldürecek” dediği 100 eski PKK’lıyla diyalog halinde olduğunu öğrendim.
Irak’ta bulunduğum beş günde 14 kadınla tanıştım, bazılarıyla kitapta
geçen olayları konuşma imkanı buldum.
İçlerinden sadece dördü yüzlerini gizlemek kaydıyla fotoğraflarını
çekmemi kabul etti. Abdullah Öcalan’la birlikte olduğunu anlatan iki
kadın da sadece konuşmayı kabul etti. Biri Öcalan’ın dayağına ve üç kez
tecavüzüne maruz kalmıştı. Diğeri ise başkanına itiraz etmeyi aklından
bile geçirmemişti.
Onları dört gün ve gece boyunca, gaz lambasının aydınlattığı soğuk
bir odada sabahlara kadar dinledim. Sokakta yankılanan ayak seslerinin
PKK’lıya ait olup olmadığını nasıl anladıklarına, nasıl tedirgin
olduklarına tanık oldum.
Hepsi, PKK ve Öcalan’dan nefret ediyordu.
PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil dağın'dan  yaşanmış hikayeleri Kandil_hikayeleri2Bingöllü
Sorgûl’ün PKK idam mangası tarafından kurşuna dizilirken söylediği
ağıdı hep bir ağızdan ve ağlayarak söylediler. Türkiye’yi, köylerini,
anne babalarını, kendileri dağa çıktıktan sonra doğan kardeşlerini
özlemişlerdi. Ama hiçbiri itirafçı olmak istemiyordu.
Hepsi Cumhurbaşkanı, Başbakan ve İçişleri Bakanı’ndan af bekliyordu.
Hepsi Öcalan’ın 1999’da yakalanmasından sonra PKK’dan kopan 5 bin
kişinin çıkacak bir af kanunuyla Türkiye’ye döneceğine, iyi vatandaş ve
iyi anne baba olacağına inanıyordu.
Kadınların çoğu, örgütten birlikte kaçtığı erkek arkadaşıyla
evlenmişti. Çocuklarına; Barış, Özlem, Umut adını vermişlerdi. Artık
vatandaşı oldukları Irak topraklarında hayatta kalmaya çalışıyorlardı.
PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil dağın'dan  yaşanmış hikayeleri Kandil_hikayeleri3Hepsinin
ortak korkusu, PKK tarafından infaz edilmekti. Hepsi kararlıydı. “Silah
mı, Kürdistan mı? Asla! Bu kadar kandırıldık, bu kadar ihanete uğradık.
Bir daha asla tetikçi olmayacağız.”
Dilaram, PKK tarafından öldürüleceğini bile bile yazdığı kitabında
geçen ve hálá sağ olan arkadaşlarına PKK’dan bir zarar gelmesin diye
kod adlarını değiştirdi. Röportaj sırasında bana da örgütte bilinen kod
adlarını değiştirerek konuştular.
Dilaram, şu günlerde bitirmek üzere olduğu kitabını başta Kürtçe
yazmaya başladı ama sonra Türkçe devam etti. Çünkü kitap Türkiye’de
yayınlansın istiyor.
Neden dağa çıktınız?
- 1991 baharıydı. 13 yaşında, kıpır kıpırdım. Bir gün ablamla dağa
pancar toplamaya gittik. PKK’lıları ilk o zaman gördüm. Kadınlar da
vardı. Önce korktum. Çünkü köylüler onlar için dağdaki mahkumlar,
diyorlardı. O an, kaderimin değişeceği yer burası, dedim. Mutlaka
onlarla olmalıydım. Tarihini okumuştum ama Kürdistan neresi,
bilmiyordum. Babam, yaşadığımız köy, derdi. PKK’lılar “Kürdistan için
savaşıyoruz. Siz niçin bize katılmıyorsunuz” dediler. Akşam dönüşte
düşündüm. Anneme, dağdaki mahkumlara katılacağımı söyledim. Sonra köye
gelip bayrak açtılar. Muhtarın evinde toplandılar. O gün kararımı
verdim. Nöbetçi PKK’lıya ben de geliyorum, dedim. Yaşın küçük, dedi.
Amcamın oğlu Welad’la katıldık. Welad sonra mayına bastı, öldü.
Aralarına katıldığınız ilk gün neler oldu?
- Evden gizlice kaçmıştım. Altınlarımı, en güzel, rengarenk
elbiselerimi, çoraplarımı yanıma almıştım. Bir de babamın en güzel
kalemlerini, misafir odasının duvarındaki heybeyi ve kardeşimin
mekabını çalmıştım. Heybeye yiyecek doldurmuştum. Yüküm ağırdı. Benimle
alay ediyorlardı. Sarı pembeli giysilerim kilometrelerce öteden
seçiliyordu. Kamuflaj nedir bilmiyordum ki. Alacakaranlıktan sabahın
5’ine kadar yürüdük. İkinci gün elime Kalaşnikof verdiler. 15 gün sonra
babam haber yollamış, kızımı vermezseniz sizi buralarda barındırmam,
diye. Babam zengin ve sözü geçen bir adamdı. PKK her ay babamdan 50
milyon alıyordu. Beni amcama teslim ettiler.
Ama tekrar gitmişsiniz.
PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil dağın'dan  yaşanmış hikayeleri Kandil_hikayeleri4-
Beyni yıkanmış gibiydim. Babam heder olacaksın dağlarda, dedi. 15 gün
sonra halamın, amcalarımın oğullarını topladım, altı akrabamı yanıma
alıp tekrar dağa gittim. Sonraları ölen bir doktor vardı, Kendal.
Başkanın Abdullah Öcalan olduğunu söyledi. Anlattı şöyle böyle,
peygamber diye. Kafamda hayal ettim Öcalan’ı. Elini uzatsa güneşi
tutabiliyordu. Ayağa kalktığında dağlar, ayaklarının dibinde olacaktı.
İlk aylarımda kafamda Apo’yu uçan mitolojik bir karakter olarak çizdim.
Mantıklı düşünecek yaşta değildim. Köyden çıkmış, ilkokul mezunu bir
kızdım. Ancak böyle hayal edebildim. 13 yıl boyunca hep önderlik
gerçeğini yani Apo’nun çocukluğunu, babasına isyanını, hayatını
öğrettiler.
Abdullah Öcalan’la karşılaştınız mı?
- Onlara katıldığım yılın sonbaharında Bekaa Vadisi’ne eğitime
gittim. Apo akademide kalmıyordu. Evi Barliya’daydı. Merakla mitolojik
kahramanı görmeyi bekledim. Apo’yu ne kadar tanrılaştırırsam, örgüte o
kadar bağlanmış olacaktım. Beni tembihlediler. Ne kadar hakaret ederse
etsin, doğrudur başkanım, diyeceksin dediler. Bekliyordum, hayatımdaki
en önemli insanı görecektim. Apo’yu görenler bayılırmış. Ben de
bayılmaktan korkuyordum. Derken elli M16’lı koruma ordusuyla geldi.
Aramızda neden korunduğunu anlayamadım. Açık havada, Bekaa’da tek sıra
halinde diziliydik. Afganistan komünistleri, Ermeniler, Avrupa’dan
gelenler de vardı. Apo’yu görünce çok şaşırdım. Hiç hayalimdeki lider
tipine benzemiyordu. İriyarılığı idare ederdi ama göbekliydi.
ÊKonuştu mu sizinle?
- Bana ilk söylediği, “Senin baban bir alçak, senin baban bir düşman
ajanı, senin baban bir reformist, senin evin bir düşman karakolu. Senin
kafandaki düşman karakolunu yıkacağız” oldu. Öyle bir sevindim ki.
Kocaman başkan beni, ailemi tanıyor, dedim. Eğitim bitti, Apo evine
gitti. Küfürleri iltifat gibiydi. Şimdi babam ve ailem benim için
kutsal ama o zaman emir verseydi git, babanın kafasına kurşun sık,
diye, gözümü kırpmadan babamı, annemi yere sererdim. Şimdi silahım olsa
kime yönelteceğimi bilirim ama bir daha elime silah almam. Geriye
baktığımda o hayatı yaşamadım sanki. O Dilaram ben değildim.
Kaç insan öldürdünüz?
- Bilmiyorum.
Örgüt içinde yargılandınız mı?
- Üç kez. Yönetimle zıtlaştım. Üç gün sosyal tecrite alındım. Kimse
benimle konuşmuyordu. Birinde çok zorlanmıştım. 1995’ti. Yukarıdan
gelen, ayrıcalıklı ve çatışmaya hiç katılmayanlar bize iş buyurup
duruyorlardı. Şunu getir, bunu taşı, diye. Hayat çekilmez hale
gelmişti. Saldırıya yazmışlardı beni Zagroslar’daki. Mektup yazdım.
Gideceğim, kafama kurşun sıkıp öleceğim, dedim. Zayıf biri değildim.
Her gün ceset görüyordum, yaralı taşıyordum. Ama bu yaşamdan kurtuluşum
yoktu. Ölmekten başka çarem yoktu. Mektubu verdiğim arkadaşım sonucu
göze alamayıp yönetime vermiş. Telsizle çağrıldık, geri dönün diye.
Hemen anladım olanları. Tabur komutanı bana hakaret etmeye başladı. 15
gün tutuklu kaldım. Kimse konuşmuyordu benimle, yemeği ayrı yiyordum.
Sonra özür dilediler, tepkili olmayayım diye. Eski kadroların
tepkisinden korkuyorlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil dağın'dan yaşanmış hikayeleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kandil'de PKK'ya Ait 12 Hedef Havadan Vuruldu

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Terrör e Hayir ! :: Terör Örgütleri-
Buraya geçin: