Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil Dağın'dan yaşanmış hikayeleri 2. bölüm

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
_Tor@_
Yüzbasi
Yüzbasi
_Tor@_


Erkek Mesaj Sayısı : 53
Yaş : 31
Nerden : Türkiye
Basari :
PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil Dağın'dan yaşanmış hikayeleri 2. bölüm Left_bar_bleue53 / 10053 / 100PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil Dağın'dan yaşanmış hikayeleri 2. bölüm Right_bar_bleue

Konu Puani :
PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil Dağın'dan yaşanmış hikayeleri 2. bölüm Left_bar_bleue17 / 10017 / 100PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil Dağın'dan yaşanmış hikayeleri 2. bölüm Right_bar_bleue

Aktiflik :
PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil Dağın'dan yaşanmış hikayeleri 2. bölüm Left_bar_bleue19 / 10019 / 100PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil Dağın'dan yaşanmış hikayeleri 2. bölüm Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 27/07/08

PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil Dağın'dan yaşanmış hikayeleri 2. bölüm Empty
MesajKonu: PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil Dağın'dan yaşanmış hikayeleri 2. bölüm   PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil Dağın'dan yaşanmış hikayeleri 2. bölüm Icon_minitimeSalı Tem. 29, 2008 6:40 pm

Ayrılmaya o zaman mı karar verdiniz?
- Kendimi bir hiç olarak görüyordum. Dünyalı değildim. Ne mektup, ne
haber. Ne anne, ne baba… Kaçmayıp ne yapacaktım. Ama nereye gidecektim?
Ne zaman, nasıl kaçtınız?
- 1996’dan itibaren savaşa gitmedim. Şemdinli’deki yaralanmadan
sonra bir yıl yatalak kaldım. PKK doktorları altı kez ameliyat etti.
Kandil’de radyoda çalıştım. 1999 Ocak’ında Ecevit’in konuşmasını
duydum. Bu sırada eğitim veriyordum. Radyonun sesini açtım. İşin
ciddiyetini anladık. “Bu iş bitti” dedik. Sonra rehavet başladı. Örgüt
içi sistem, kadına yaklaşım, infazlar tartışılmaya başladı. Bazılarına
itibarları, mertebeleri iade edilmeye başladı. Bir yerlere kaçsam,
kurtulacağımı düşünmeye başladım. İki kadın, şimdiki eşim dahil iki
erkek; dört kişi kaçmaya karar verdik. 21 Nisan 2001 gecesinde İran
tarafına kaçtık. Arkamızdan atlarla geldiler ama yakalayamadılar.
Gizlendiğimiz yerden gördük onları. Dört yıldır Irak’tayız.
Günlük, sıradan yaşama uyumda zorlandınız mı?
- Hálá tek başıma alışverişe gidemiyorum. Yanımda kimse olmadan
dışarı çıkamıyorum. Kalabalıklarda başım dönüyor, bayılacak gibi
oluyorum. Korkularımdan dolayı herhalde.
Sizi bulduklarında öldürürler mi?
- Onlara karşıt bir pozisyon alırsam, konuşursam elbette.
Kitap yazıyor, örgüt içinde olan bitenleri anlatıyorsunuz…
- Bu yazdığım kitaptan dolayı hayatım tehlikede. Birkaç kez
karşılaştım onlarla. Henüz yazdığım kitaptan haberleri yok. Burada
öldürdükleri insanlar var. İran ve Suriye Kürtlerinden iki kişi
örgütten kaçmıştı. Yedi ay önce evlerini bastılar. Kafalarına kurşun
sıkıp gittiler. Geçen yıl da PKK’dan kaçan merkez komitesi üyesi
Sipan’ı öldürdüler.
Ne yapacaksınız?
- Bilmiyorum. Gidip birilerinden koruma talep etmem. Irak’ın durumu malum. Yeterince kendi güvenlik sorunu var.
Yazmamanız için baskı yapanlar oldu mu?
- Oldu. Ama eşim hep destekledi. İşin ucunda ölüm var. Fakat sen
infaz edilen, tecavüze uğrayan arkadaşlarına kendini borçlu
hissediyorsan yazmalısın, diyor. Yazarsam bu psikolojiden kurtulacağımı
biliyorum.
Sizin gibi kaçanlar çok mu burada? Hayat şartları nasıl?
- Çok var. Dört yıl önce 300 kişi kaçıp geldi Irak’a. Hepsi
Kandil’den kaçtı. Erkekler çoğunlukta. Kadınlar daha ürkek. O nedenle
kadınlar erkeklerle birlikte kaçıyor. Bir kısmı burada evlendi.
Kaçanlardan bazıları sınır kapılarında insan kaçakçıları tarafından
öldürüldü. Çoğunun yiyecek ekmeği yok.
DİLARAM
BU KİTABI NEDEN YAZDIM?
Kaçarken mayınlı topraklardan geçtim. Yıllarca aynı mevziyi, yemek
kabını paylaştığım yoldaşlarım tarafından vurulmayı göze aldım.
Yaşadıklarımı, acılarımı bir kenara bırakıp kendi sade hayatımı
yaşayacaktım. Ama vicdanım adına, delirdikten sonra infaz edilen
yoldaşlarımın gözlerindeki son çaresiz bakışın borcunu ödemek, Apo ve
komuta kademesindeki erkeklerin tecavüzüne uğrayan kadınlar için
yazmaya başladım. 1992’de en yakın arkadaşlarım, PKK’nın insanlık dışı
gaddar sistemine karşı çıktıkları için, aynı gün mahkeme edilip ertesi
gün hepimizin gözleri önünde kurşuna dizildiler. İki avuç toprakla
cesetlerinin üstü örtüldü. Sabah gittiğimizde tilkiler, kurtlar
tarafından parçalanıp yendiklerini gördüm. Öldürülen her arkadaşımla
birlikte benim ruhum ölüyordu. Ben o dağların ardında yaşananları
yazıyorum. 40 bin kişi öldürüldü diyorlar. Bir bakın, eski kadrolardan
kimse yok. İç infazlar tahmin edilemeyecek kadar kabarık.
RÖPORTAJDAN SONRA GELEN VASİYET
Biliyorum beni öldürecekler
Bu kitaptan sonra beni öldüreceklerini çok iyi biliyorum. Ama benim
kaybedeceğim bir şey yok ki. İnsan ölümü aştığında kaybedecek bir şeyi
kalmıyor. Ben de ölümü birçok kere aştım. Bu nedenle korkmuyorum.
PKK’da kendime ait olmamamın acizliğinden dolayı intiharı çok düşündüm.
Ama cesaret edemedim, arkamdan korkak, zayıf ve iradesiz kadın,
demelerini istemedim. İntiharlar da infazlar kadar çok PKK’da.
Özellikle kadın intiharları… Sana bir vasiyetim var. Eğer bu
röportajdan sonra bana bir şey olursa, muhakkak yaz. Onların yanına
bırakmayın. Onların birer katil olduğunu bir ben biliyorum bir de
onların kendileri. Apo için işlemeyecekleri cinayet yok. Bir de hiçbir
yoldaşımın infazına katılmadım, yoldaşıma kurşun sıkmadım, bu açıdan
vicdanım rahat, bu da bilinsin.
HABUR’U AŞSAM TOPRAĞI ÖPECEĞİM
Köye dönmek istiyorum. Annemi, kız kardeşlerimi 15 yıldır görmedim.
Babamı almak için geçen yıl sınıra gittim. Ülkeme uzanan uzun yolları
solumak için ağladım. Yıllar sonra ilk kez Türkiye’ye giden yolları
gördüm. İçimde bir ses, git, ucunda ölüm olsa bile git, ülkende yaşa,
dedi. Ben Türk düşmanı değildim, ülkeyi bölmek gibi bir hayalim yoktu.
Durumum netleşecekse, hapse girmeyeceksem gelirim. Örgüt üyeliğinden
aranıyorum. “Dön” çağrısına güvenmediğim için gelmedim. Af çıkarılırsa
İbrahim Halil’i (Habur) aştığımda toprağı öpeceğim. Türkiye’de işlenmiş
bir suçum yok. Türkiye’ye hiç inmedim, orada kimseyi öldürmedim. Bir
gün döneceğimi biliyorum.
TECAVÜZE UĞRAYAN ŞIRNAKLI EVİN ÇILDIRIP KAYALARA TIRMANIYORDU
Evin, çok güzel, fakir bir köylü kızıydı. Masmaviydi gözleri. Gece
yarısı nöbette PKK’lı bir komutan tecavüz etti. Akli dengesini
kaybetti. Çok tedavi gördü, elektrik şoku verildi. Gece yarısı oldu mu
kızcağız çıldırıp kayalara tırmanıyordu. Herkes biliyordu. Tecavüzcü,
Irak Kürdü’ydü. En sonunda Evin kaçtı ama kaçarken de mayına bastı. İki
bacağını kaybetti. Köylüler bulup ailesine teslim ettiler. Evin, örgüt
içindeki kadının trajik öyküsüdür.
SON BEŞ YILDA BEŞ BİN KİŞİ PKK’DAN KOPTU
Türkiye’de af çıkarsa PKK çözülür. Çok insan yararlanır bu aftan.
Herkes evine dönmek, yeni bir hayat kurmak istiyor. Burada tanıdığım o
kadar çok insan var ki. Af çıksa PKK’nın içyüzü ortaya çıkar. Toplum
rahat nefes alır. İtirafçılık olursa insanlar zarar görürler, kimse
kimseye güvenmez. Af çıkarsa kimi köyünde çiftçilik yapar, kimi
ailesine döner. Son beş yılda 5 bin kişinin PKK’dan koptuğunu
biliyorum. Hepsi Avrupa’da değil. Kimi kayboldu, kimi kaybettirildi,
kimi bulaşıkçı, kimi inşaatçı, kimi tuvalet temizliyor. Irak’takilerin
özel korunması durumu yok. Zor durumdalar. Memlekete gitmek isteyip de
gidememek büyük çöküş. ODTÜ mezunu ama burada inşaatta çalışıyor.
Bunları kazanmak, Türkiye’ye kazandırır.
BİRBİRİMİZE O KADAR DÜŞMANDIK Kİ BAŞKA DÜŞMANA İHTİYACIMIZ YOKTU
Artık hiçbir şey ve insan uğruna o hayatı bir daha yaşamam. Öcalan’a
tapmıştım. İnsanlar yaşadıkça akıllanıyor. Onun (Abdullah Öcalan)
kurduğu sistemde birbirimize o kadar düşmandık ki başka düşmana
ihtiyacımız yoktu. Birbirimizi yok etmek için psikolojik savaş,
hakaretin haddi hesabı yok. Kadınlar arasında yapılmadık hakaret,
dedikodu, ayakoyunu, kariyer uğruna insanları kullanma kalmamıştı.
Yazdığım, herkesin öyküsü. Bana iyi davranmazsan, karşında ateş topu
olurum.
Bize Apo tecavüz etti
BİRİNCİ KADIN
“Şiddet kullanarak tecavüz eden Apo’dan intikamımı komutanlarıyla yatarak aldım”
Öcalan’ın Şam’daki evine Yoğunlaştırma Evi denir. Yoğunlaştırma
Evi’ne bakire, genç ve güzel kadınlar alınır. Vahşi, “çöl güzeli”
kızlardan hoşlanırdı ama sarışınlara daha çok ilgi duyardı. Ben de
Yoğunlaştırma Evi’ne çağrıldım. Apo bir gün beni masaja çağırdı.
Gittim, ılık su dolu leğendeki ayaklarını yıkadım. Hani köy ağaları
gibi. Beni azarlamaya başladı, bilmiyorum diye. Sırtüstü uzandı, şimdi
bütün vücuduma, dedi. Anladım neler olacağını. Çünkü cinsel istek
uyandığını gördüm. Soyun, dedi. Soyundum. İç çamaşırlarını da çıkar,
dedi. Ayağa kalkıp sarılıp sıkınca korktum. Kendimi savunmak için
Apo’ya vurdum. Üç yumruk attı yüzüme ve kafama. Küfretti bana. “Düşkün,
fahişe, rezil kadın. Seni özgürleştirmeye, tabulaştırdığın zincirleri
kırmaya çalışıyorum” dedi. Titrediğimi görünce kovdu beni. “Sen
Kesire’sin. Beni onun gibi yok etmek istiyorsun. Sen köle kalacaksın!”
diye bağırdı. Ama bu daha ilk denemeydi. Dışarıda bekleyen tecrübeli
kadınlar, beni psikolojik olarak hazırlama toplantısına çağırdı.
Ağladım. İçlerinden biri, Osmanlı Sarayı’ndaki Valide Sultan gibiydi.
Beni azarladı. “Başkan bizi özgürleştiriyor. Sen özgürleşmek istemiyor
musun? Başkana erkek gözüyle bakıyorsun. O başkan, o zincirlerimizi
kıran bir peygamber.” Beni akşam yemeğinden sonra yine çağırdı Apo. Bu
kez çözümsüzdüm. Kime derdimi anlatacaktım? O ana kadar ölüme hiç bu
kadar yaklaşmamıştım. Bekaretimi aldı. Sonraki günlerde iki kez daha
sevişti benimle. Ben de Öcalan’dan intikamımı komutanlarıyla yatarak
aldım. Çünkü beni gönderirken dağa, “Sakın bir erkekle ilişkini
duymayayım. Benim yetiştirdiğim kadınlar, hiçbir erkekle ilişkiye
girmemeli, sonuna kadar bana bağlı kalmalı” dedi. Beni infaz
etmemelerinin nedeni, Öcalan’ın evinde kaldığım için rütbe verilmesi.
Bu yüzden dokunmadılar bana.
İKİNCİ KADIN
Meğer özel kadını değilmişim
Ben de Apo’nun Şam’daki Yoğunlaştırma Evi’nden geçtim. Ben
direnmedim, karşı koymayı aklımdan geçirmedim. Apo, benimle birlikte
olduktan sonra çok vaatlerde bulundu. Kendimi hep onun için özel,
başkanın kendisiyle birlikte olmaya layık gördüğü kadın sandım. Çok
safmışım. Güya gözdesiydim, ayrıcalıklıydım. Yıllarca böyle sandım.
Haber geldi, başkan beni Suriye’deki evine çağırıyordu yine.
Hazırlandım. Heyecanlıydım. Yolda baktım, başka kadınlar da katıldı.
Hepsi de güzel ve gençti. O uzun yolculukta birbirlerine anlattıklarına
inanamadım. Çok sarsılmıştım. Bir mola sırasında su içeceğimi söyleyip
kaçtım. Dağa döndüğümde bana bir şey yapmadılar. Ne de olsa başkanla
yatma şerefine nail olmuş ayrıcalıklı bir kadın komutandım.
Tanıklar anlatıyor
KADINLARI KADINLAR KURŞUNA DİZİYORDU
Bir insanın doğasına, benliğine aykırı davranması ne kadar zorsa,
PKK’da kadın olmak da o kadar zor. Çok doğal bir kahkaha, bir erkeğe
bakış, bir söz ya da davranış, “Kadınlığını pazarlıyor” töhmeti altında
kalmak için yeter. Kendimizi hep baskı altına alıyorduk.
“Erkek işbirlikçisi” deyimi, PKK’da son yıllarda çok yaygındı.
Yukarıdan gönderilen bir kavram. Omuz omuza verdiğin erkek
arkadaşlarınla samimi olursan bu suçlamaya maruz kalırsın. Cezası ölüme
varacak yaptırımlar uygulanır. Ama kadınlar öldürülürken erkekler
ödüllendirilir. Taliban sistemi gibi. Karşılıklı bir aşk yaşandığında
dişi olan suçludur.
Gönüllü kadınlardan idam mangası oluşturuluyordu mahkemeden sonra.
İdama mahkum edilenin elleri bağlanıyor. Kurşuna dizilmeden az önce de
gözleri. Kadınları kadınlar öldürüyordu.
Merkez Komitesi’ne ve komutanlığa getirilen kadınların hemen hepsi,
kendi cinsine ihanet edenler. Her şeyi biliyorlar. Hepsi Apo’nun evinde
kaldı. En çok ezen, hakaret eden de o kadınlardı. Yıllarca savaşıp
çocuk yaşta evinden ayrılan çok kadın infaz edildi. Aşık olduğu için
“hain” damgası yiyip öldürüldü.
MARDİNLİ ROJİN HAMİLE BIRAKILDI, İDAM EDİLDİ
Mardinli Rojin’in bir eli yoktu. Hamile bırakıldı, üst düzey bir
komutan tarafından. Sonra da idam edildi. Tecavüzcü ise şu an Osman
Öcalan’ın partisinde.
ÖLMEDEN ÖNCE SON İSTEĞİ ÇOCUĞUNU DOĞURMAK OLDU
Yedi aylık hamile Ronahi’nin Zele’de infaz edildiğini Osman Öcalan
da Cemil Bayık da iyi biliyor. Çünkü onlar karar verdi. 1991’den beri
arkadaşımdı. Suriye-Kamışlılı’ydı. Son isteğini sordular. “Çocuğumun
hayatını bağışlayın. O doğduktan sonra beni idam edin” dedi. Suçu,
biriyle ilişki kurmasıydı. Babasına dokunmadılar. Ronahi, karnını
kuşakla bağlıyordu ama büyüyünce gizleyemedi. Açığa çıktı. İnfaz manga
komutanı, Cemil Bayık’a, Ronahi’nin son isteğini söyledi. Cemil Bayık,
“Hayır, idam edin” dedi. Karnında bebeğiyle öldürüldü.
MARDİNLİ HEVİDAN’A MEZARINI KAZDIRDILAR
Korucu kızı Hevidan, çok küçüktü, 12 yaşındaydı. Baho Ağa’nın
aşiretindendi. Apo’nun çıkardığı “korucu çocuklarını kaçırıp PKK’lı
yapma” kanunuyla kaçırılıp getirilmişti. 1997 Temmuz’unda 16 yaşına
basmıştı. Kaçma planları yaptı ama anlaşıldı, tutuklandı. Beni en çok
etkileyen, yargılanıp infaz kararı verildikten sonra yapılanlardır.
Hevidan’ın eline kazma kürek verip mezarını kazdırdılar. Temmuz
sıcağında çukur açarken söylediği türkü dağlarda yankılanıyordu. Son
isteği sorulduğunda af dilemedi. “Kahrolsun Apo” dedi, o köylü kızı.
“Ahım sizin boynunuzda kalacak!” İnfaz mangasında tek bacağı protezli
Siirtli Rengin, Hevidan’ı gözünü kırpmadan taradı. Ölmüyordu bir türlü.
Kadınlar başını taşlarla ezerek öldürdüler.
EYLEM İNTİHAR ETTİ, SEVDİĞİ ’BENİ KIŞKIRTTI’ DEYİP KOMUTAN OLDU
Eylem’i hiç unutamıyorum. Çok yakın arkadaşımdı. Siirt, Baykanlıydı.
Çok güzeldi, sarışındı. Şakacıydı, bizi güldürürdü. Sevdiği erkekle
ilişkisi açığa çıktı. 1994 yılıydı. Zagroslar’daydık. Bahardı.
Birbirlerine kur yaparken yakalandılar. Erkek kaçıp gitti. Eylem,
Avaşin Suyu’ndaki bir kayanın üzerine çıkıp beklemeye başladı. Kaçıp
gideceği, derdini anlatacağı kimse yoktu ki. Eylem’i aramaya çıktık.
Erkekler öndeydi ve ellerinde silahlarla arıyorlardı Eylem’i. Baktım,
Eylem, elini yüzünü yıkıyor. Kalktı, bize döndü. Elinde bomba vardı.
Sevdiği erkek de aramızdaydı. Tek tek yüzümüze baktı, sevdiği yüreksiz
adamın gözlerinde durdu uzun uzun. Sonra “Yaklaşmayın, kimseye zarar
vermek istemiyorum” dedi. Biliyordu, sonunun ne olacağını. Bombanın
pimini çekip patlattı. Havaya uçtu. Vücudunun bazı parçalarını Avaşin
Suyu alıp götürdü. Yüreğini, hayallerini, sırlarını da. İntihardan
sonra yapılan toplantıda Eylem’in dişiliğini kullandığı, erkeği ihanete
sürüklediği söylendi. O sevdiği erkek ise ayağa kalktı. “Beni
kışkırttı. Beni yoldan çıkarmak için cezbeden bir şeytandı. Düzelmem
için bir fırsat verilmesini talep ediyorum” dedi. “Şak şak”
alkışladılar. Apo hakkında sloganlar attılar. Ben de alkışlayıp
sloganlara katıldım. Katılmasaydım sonumun ne olacağı belliydi. Sevdiği
erkek, özeleştiriden sonra ödüllendirildi. Eline çok güzel bir silah
verildi, komutan oldu. Eylem, benim içimde büyük bir yara.
TECAVÜZCÜLERİN CEZALANDIRILDIĞINI HİÇ GÖRMEDİM
Tecavüz edenlerin cezalandırıldığına hiç tanık olmadım. Tecavüze
uğrayan kadın hep susmak zorundaydı. Eğer susmazsa erkek, yetkisine
yaslanıyordu. Merkez Komitesi üyelerinden biliyorum, yetkileri
nedeniyle istediği kadınla birlikte oldular. Kadın asla şikayetçi
olamadı. Kadın bir raporla bildirmek istese bile o rapor, ancak
tecavüzcü komutanının eliyle Suriye’ye ulaştırılabilirdi. Komutan hiç
kendi tecavüzünü yukarıya bildirir mi!
PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil Dağın'dan yaşanmış hikayeleri 2. bölüm Kandil_k_1PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil Dağın'dan yaşanmış hikayeleri 2. bölüm Kandil_k_2 PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil Dağın'dan yaşanmış hikayeleri 2. bölüm Kandil_k_3
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
PKK nın Bilinmeyen Gerçek yüzü Kandil Dağın'dan yaşanmış hikayeleri 2. bölüm
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kandil'de PKK'ya Ait 12 Hedef Havadan Vuruldu

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Terrör e Hayir ! :: Terör Örgütleri-
Buraya geçin: