Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 2

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
türko
Albay
Albay
türko


Erkek Mesaj Sayısı : 34
Nerden : türkiye
Basari :
PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 2 Left_bar_bleue32 / 10032 / 100PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 2 Right_bar_bleue

Konu Puani :
PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 2 Left_bar_bleue10 / 10010 / 100PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 2 Right_bar_bleue

Aktiflik :
PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 2 Left_bar_bleue15 / 10015 / 100PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 2 Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 26/07/08

PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 2 Empty
MesajKonu: PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 2   PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 2 Icon_minitimePaz Tem. 27, 2008 8:19 pm

Birinci Bölüm

DÜNYA DURUMU

Sömürgecilik tarihi sınıflı topluma geçişle başlar. Sınıflı toplumun gelişmesiyle oluşan her üretim tarzı kendine has bir sömürgeciliği geliştirir. İçte sınıf sömürüsü ve buna bağlı olarak sınıf baskısı ne kadar gelişirse, dışta da başka halk toplulukları üzerindeki sömürü ve başkı o oranda artar. Köleci ilişkilerin doğuşundan başlayıp günümüze kadar insan toplumları üzerinde dıştan gelen bir baskı ve sömürü devamlı gelişmiştir. Bu gelişmeye bağlı olarak içten ve dıştan gelen baskı ve sömürüye karşı mücadele de sürekli olmuştur.

Zor, tarihte her zaman gerici rol oynamamıştır. Eski toplumun değişmesinde zorun uygulanması kaçınılmazdır. Zor, üretim güçlerinin gelişmesi yönünde kullanıldığında ilerici, üretim güçlerinin gelişmesini önleyen eski üretim ilişkilerini ayakta tutmaya çalıştığında gericidir. Yine fethetmeye, yani aşiret, halk ve uluslar üzerinde egemenlik kurmaya yöneldiğinde de gericidir. Fethetme, üzerinde uygulanan toplulukların sömürgeleştirilmesinin başlangıç aşamasıdır. Böylece sömürgeciliğin temelinde her zaman gerici bir zor yatar ve hangi üretim biçiminden kaynaklanırsa kaynaklansın, üzerinde uygulandığı toplumun üretim güçlerini talan ve tahrip eder. Bunun tersine, sömürge boyunduruğuna karşı varlığını korumaya çalışan toplumların uyguladığı zor her zaman ilericidir ve gelişmek için başvurulması gereken en zorunlu araçtır.

Temelde çeşitli biçimlerdeki bir zor uygulaması olan devrim, toplumsal gelişmenin en hızlı, en köklü ve en tayin edici sürecidir. Ezilen sınıf ve halkların baskı ve sömürüye karşı yürüttükleri sosyal mücadelelerin birikimi uygun koşullarda devrimsel gelişmeye yol açar. Her devrimsel gelişme, başlangıçta içten ve dıştan gelen baskı ve sömürüye karşı olmayı ifade eder ve daha eşitlikçi ve özgürlükçü bir karakter taşır. Feodal düzeni yaratan İslamiyet ve Hıristiyanlık da, burjuva devrimlerini karakterize eden Fransız Devrimi de böyledir.

Feodalizme karşı köylülüğün ve ezilen halkların mücadelesini ardına alan burjuvazi, içte feodal bölünmüşlüğe ve dışta ise yabancı boyunduruğa karşı verdiği mücadeleyle ulusların ve ulusal devletlerin oluşmasını sağlamıştır. 19. yüzyılın ortalarında sanayi devriminin tamamlanmasıyla bir dünya pazarının oluşmasına yol açmıştır. Oluşan bu pazarda Batı Avrupa'nın bir avuç ulusu hakim rolü oynarken, dünya halklarının çok büyük bir bölümü sömürge durumuna düşürülmüştür. 19. yüzyılın son çeyreğinde dünya kapitalist-emperyalist sisteminin oluşmasıyla birlikte yeryüzünde bu sistemin dışında varlığını sürdüren tek bir ülke kalmamıştır.

Emperyalist ülkeler arasındaki eşitsiz gelişme ve sistemin içine girdiği bunalım, dünyanın güç oranında yeniden paylaşımını gündeme getirmiştir. Yeniden paylaşım için savaştan başka araç kalmayınca dünya büyük bir savaşın içine sürüklenmiştir. İnsanlığa büyük acılar yaşatan Birinci Dünya Paylaşım Savaşı içinde Rusya'da devrim patlak vermiştir.

Rusya'da gerçekleşen Ekim Devrimi, sadece Rusya'da yeni bir sosyal ve siyasal düzenin kurulmasına yol açmakla kalmamış, devrim dalgasını sömürge ve bağımlı ülkelere de yayarak, 20. yüzyıldaki devrimsel gelişmeler için sağlam bir temel teşkil etmiştir. Sosyal mücadeleler ve sosyalizm tarihinin en önemli duraklarından biri olan bu devrim, tarih boyunca insanlığın yaşadığı en özgürlükçü ve eşitlikçi bir devrim olarak, işçi ve emekçilerin iktidar olabileceğini ve sömürüsüz bir dünyaya doğru ilerlenebileceğini göstermiştir. Her ne kadar Ekim Devrimi'nin Rusya'da yol açtığı düzen bugün yıkılmış olsa da, işçi ve emekçilerin sosyalizm mücadelesinde ve insanlığın devrimsel gelişmesinde bu devrimin etkisi sürekli olacaktır.

İki dünya savaşı arasında, Ekim Devrimi üzerinde Rusya ve çevresinde Sovyetler Birliği sistemi kurulmuş ve gelişmiştir. Avrupa'daki devrim girişimlerinin yenilmesine rağmen, bir ideolojik-politik güç olarak sosyalizmin dünya çapındaki yayılması ilk kez gerçekleşmiştir. Gelişen objektif şartlara bağlı olarak sömürge ülkelerde ulusal kurtuluş hareketleri boy vermeye ve bu hareketler Vietnam ve Çin gibi ülkelerde işçi sınıfı önderliğinde gelişmeye başlamıştır. Özellikle Birinci Dünya Savaşı'nda yenilen ülkeler başta olmak üzere emperyalist sistem içinde burjuvazinin yeni bir diktatörlük biçimi olarak faşizm gelişme göstermiştir. Bu gelişme Almanya, İtalya, Japonya gibi ülkelerde faşist diktatörlüklerin kurulmasına yol açmış ve yeni bir emperyalist paylaşım savaşını gündeme getirmiştir.

Sosyalizmin gelişmesinden duyulan korku ve emperyalistler arasındaki çelişkinin gelişmesi dünyayı yeni bir savaşa götürmüştür. 1939-45 yılları arasında yaşanan ve insanlığın tanıdığı en büyük savaş olan İkinci Dünya Savaşı, başını Almanya'nın çektiği faşist cephenin yenilgisi ve ağırlığın Sovyetler Birliği'nde olduğu demokrasi cephesinin zaferiyle sonuçlanmıştır. Bu sonuç dünya çapında güçlü bir demokrasi ve sosyalizm rüzgarının esmesine yol açmıştır.

İkinci Dünya Savaşı'nda kazandığı zafere dayanan ve savaşta aldığı yaraları hızla sarmaya çalışan Sovyetler Birliği, gelişen ulusal kurtuluş hareketlerinden de aldığı destekle emperyalist sistem karşısında bir dengeye ulaşmaya çalışmıştır. Doğu Avrupa ülkelerinde anti-faşist güçlere dayanan yeni yönetimleri biraraya getirerek, emperyalist bloka karşı kendi blokunu geliştirmiştir.

Dünyada esen güçlü sosyalizm ve demokrasi rüzgarından etkilenen ve Sovyetler Birliği'nden de destek gören sömürge ülke halkları hızla ulusal kurtuluşa yönelmiş ve dünyanın her tarafına yayılan ulusal kurtuluş mücadeleleri dönemi yaşanmıştır. Bu dönemde Asya, Afrika ve Latin Amerika'nın her tarafında muzaffer ulusal kurtuluş hareketleri gelişmiştir. Bu hareketlerin bir kısmı (Çin, Vietnam, Kuzey Kore, Küba benzeri ülkelerde görüldüğü gibi) daha radikal olur ve emekçi önderlikli gelişirken, yurtsever içerik taşıyan diğerleri de emperyalizme karşı mücadelede belli bir rolün sahibi olmuştur. Hızlı ve yaygın olarak gelişen bu hareketlerin siyasal başarı kazanması ve devletlerin kurulması, kapitalist-emperyalizmin klasik sömürgecilik sistemini tasfiye etmiştir.

Savaştan sonra dünya jandarmalığını İngiltere'den devralan ABD, artık klasik sömürgeciliğin yaşatılamayacağını kavrayarak yeni sömürgeciliğe yönelmiş, dayattığı sahte siyasal çözümler ve özel savaş rejimleriyle ulusal kurtuluş hareketlerinin devrimci derinliğini önlemeye çalışmıştır. Emperyalist devletleri kendi önderliğindeki bir blok içinde birleştirerek ve her alanda bloklaşmayı derinleştiren bir özel savaş sistemini geliştirerek, bu temelde Sovyet blokuna ve her alanda ortaya çıkan devrimci gelişmeye karşı özel savaşı yoğunlaştırmıştır.

ABD ve Sovyet blokları arasında süren ve tüm dünyayı etkisi altına alan bu savaş, 1990'ların başında Sovyet blokunun dağılması ve Sovyetler Birliği'nin yıkılmasıyla sonuçlanmıştır.

Merkezinde Sovyetler Birliği'nin bulunduğu dönem, sosyalizmin ilkel ve vahşi dönemi olarak ifade edilebilir. Sovyet devrimi, ideolojik planda dogmatizme, kaba materyalizme ve büyük Rus şovenizmine kaymasıyla; politik alanda çok aşırı merkezileşmeyi yaratması, demokratik sınıf mücadelesini dondurması ve devlet çıkarlarını her şeye egemen kılmasıyla, sosyal planda toplumun ve bireyin özgür ve demokratik yaşamını kısıtlamasıyla, ekonomik planda devletçiliği egemen kılıp dışa bakan tüketim toplumunu aşamamasıyla; askeri planda ordu ve silah gücünü her şeye kadir görmesiyle sosyalizmde bir tür sapmayı oluşturur. 1960'larda iyice belirginlik kazanan bu sapma altında Sovyet düzeni, içeride kendini yenileyemeyerek ve yeniden üretemeyerek, dışarıda ise tüm devrimci, ilerici gelişmeleri kendine bağlayıp çözümsüzlüğe iterek tam bir tıkanıklığı yaşar hale gelmiştir. Bu tıkanıklık, sosyalizme yaratıcı yaklaşımla mevcut sapmayı düzeltme ve doğru sosyalizm uygulamasına yönelme doğrultusunda aşılamayınca, yine içten ve dıştan gelen karşı mücadelenin de etkisiyle Sovyet düzeninin yıkılmasına yol açmıştır.

Sovyet düzeninin sosyalizm yolunda evrilemeyerek bu biçimde yıkılması tercih edilmemekle birlikte, dünyadaki tıkanıklığın böyle de olsa aşılması sosyalizmin ve devrimlerin gelişimi açısından yeni olanaklar ortaya çıkarmaktadır. Teorik ve pratik bakımdan sosyalizm Sovyetler Birliği devletinin tasallutundan kurtulmuş, özgür düşünsel ve eylemsel gelişme dönemine girmiştir. Bu dönem sosyalizmin daha yaratıcı ve bilimsel ele alınıp uygulandığı bir olgunluk dönemi olacaktır.

Sosyalizm, kökleri insanlık tarihindeki tüm ezilen ve sömürülenlerin, pleblerin ve serflerin mücadelesine kadar dayandırılabilecek bir ideolojidir. Her çağın kendine göre bir sosyal mücadelesi, yani sosyalizmi vardır. Hemen her dinin, kendine göre sosyalize olmuş biçimleri bulunur. Kapitalist çağdaki bilimsel gelişmeye bağlı olarak, sosyalizmde de en bilimsel düzeye ulaşılması söz konusudur. Böyle bir ideolojinin, bir devletin dar sınırlarından ve katı hegemonyasından kurtulması, onun daha yaratıcı ve bilimsel gelişmesine yol açacaktır.

Sosyalizmin yaratıcı ve bilimsel uygulanmasını esas alan partimiz, sosyalizme kazandırdığı yeni yorumlarla olgunluk dönemi sosyalizminin gelişmesine katkı sunmaktadır. Partimizin sosyalizm anlayışı ve partimizde gerçekleşen sosyalizm, dünyada yaşanan sosyalizmleri aşmaktadır. Sosyalizm, insanın toplumla ilişkilerini en özgürce belirlemesi, toplumsal gerçeklikten kopan ve onun üstünde yer alan, bastıran, sömüren her şeye karşı olması, bilimde, siyasette ve üretimde topluma verebildiği kadar alması durumudur. Sosyalizm bir nitelik sorunudur ve bir insanın kendini sosyalleştirmesidir. İnsanın dengeli sosyal gelişimi sosyalizmde esastır. Sosyalizm, en çok insanla ilgilenen, dogmalardan uzak ve insanın bütün yönleriyle görülmesine olanak sağlayan bir ideolojidir. Sosyalizm çalışmak demektir; teori demek, taktik demek, insan olmak demektir; insanın en büyük iddiası, çözümü ve kendini yeniden gerçekleştirmesi demektir.

Böyle doğru bir sosyalist anlayışla önderlik temsili, parti temsili, halk temsili ve demokrasi temsili mükemmel yapılır. Bunu esas alan parti gerçeğimizde, iyice kördüğüm olmuş insandan, gittikçe yücelen ve çözüm gücü haline gelen insana ulaşılmıştır; kendine büyük hakimiyeti olan, örnekleri Ortadoğu tarihinde görüldüğü gibi büyük bir nefis mücadelesi içinde şekillenen önderliksel gelişmelerin bir benzerini oluşturan, yüksek bir öngörü, dirayet, çaba, kararlılık ve azimle her türlü zorluğu alt eden ve olumsuzluğu olumluluğa dönüştüren, sağlam bir moral güçle her koşulda sürükleyicilik yapan, insanlığın gelişim mücadelesine kişisel hiçbir şey istemeden yaşamını veren önder militan kişilik yaratılmıştır. Partimizin yarattığı bu yeni sosyalist kişilik ve sosyalist ahlak, olgunluk dönemi sosyalizminin temel ölçüsü olacaktır
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 2
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Terrör e Hayir ! :: Terör Örgütleri-
Buraya geçin: