Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Admin
Albay
Albay
Admin


Erkek Mesaj Sayısı : 86
Yaş : 30
Nerden : Almanya
Basari :
Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1 Left_bar_bleue83 / 10083 / 100Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1 Right_bar_bleue

Konu Puani :
Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1 Left_bar_bleue24 / 10024 / 100Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1 Right_bar_bleue

Aktiflik :
Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1 Left_bar_bleue25 / 10025 / 100Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1 Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 25/07/08

Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1 Empty
MesajKonu: Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1   Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1 Icon_minitimeÇarş. Tem. 30, 2008 7:33 pm

RASÜLULLAH (S.A.)'M HÜKÜMDAR VE EMİRLERE MEKTUPLARI:

Peygamberimiz, Hicretin altıncı yılında hükümdar ve emirlere mektuplar göndererek, onları İslâm'a davet etti. Dıhye b. Halife el-Kelbî el-Hazrecî'yi Bizans imparatoru Herakliyus'a, Abdullah b. Huzafe es-Sehmî'yi İran kisrasına, Amr b. Ümeyye ed-Damrî'yi Habeş necâşisine, Hatıb b. Ebî Beltaa el-Lahmî'yi Herakliyus'un Mısır valisi Mukavkıs'a, Suleyt b. Amr el-Âmirî'yi Yemame emiri Havze b. Ali el-Hanefî'ye, Esed b. Huzeyme kabilesinden Şucâ b. Vehb'i Haris b. Ebî Şemr el-Ğassanî'ye, Alâ b. Hadramî'yi Bahreyn emiri Münzir b. Sâvâ'ya ve Amr b. As'ı da Umman Ezd'lerinini lideri Culendî'nin iki oğlu Ceyfer ve İyaz'a göndermişti.

Bazı müsteşriklerin, Rasülullah'ın Arab yarımadası haricindeki hükümdar ve emirlere yazdığı mektupları inkar etmeleri, herhalde, kendilerine mektup yazılan bu emir ve hükümdarların bıraktığı resmî vesikalarda, bu mektuplaşmayı gösteren bilgileri bulamamalarına bağlıdır. Bu ise iddianın doğruluğuna delil olamaz; çünkü bu mektupların asıllarının herhangi bir sebepten kaybolmuş olması, uzak bir ihtimal değildir.”*

İslâm tarihçilerine gelince, onların bu mektupların gönderildiğinden şüpheleri yoktur. İbn Hişam, Ya'kûbî, Taberî Rasülullah'ın komşu hükümdar ve emirlere elçiler ve onları İslâm'a davet eden mektuplar gönderdiğini ispatlayan bilgi ve delilleri zikretmişlerdir. Taberî şöyle demektedir: "İbn Humeyd bize haber verdi ve şöyle dedi: İbn İshak, Yezid b. Ebi Habib el-Mısrî'den naklen onun Mısır'da, Rasülullah'ın kafirlerin hükümdarlarına gönderdiği elçilerin isimlerini ve onları gönderirken verdiği talimatı içine alan bir kitap bulduğunu, onu, hemşehrilerinden güvendiği biriyle İbn Şihab ez-Zührî'ye gönderdiğini ve bundan haberdar ettiğini bana bildirdi.

Bu kitapta yazıldığına göre, Rasülullah (s.a.), bir sabah ashabının huzuruna çıktı ve şöyle dedi: "Ben bütün insanlığa rahmet olarak gönderildim. Benim haberlerimi yerine ulaştırınız. Allah'ın rahmeti üzerinize olsun! Havarilerin Meryem oğlu Isa (s.a.) hakkında ihtilafa düştükleri gibi, siz de benim hakkımda ihtilafa düşmeyiniz." İçlerinden biri, "Onların ihtilafı nasıl olmuştu, Ya Rasülellah" diye sorunca "O da havarilerini benim sizi çağırdığım göreve çağırdı. Yakın yerlere gönderdikleri, gönül hoşluluğuyla gitmeğe razı olup selamete ulaştılar. Uzak yerlere gönderilenler ise görevden memnun olmayıp, kabulden kaçındılar. Bunun üzerine Hz. İsa, onları Allahu Teâlâ'ya şikayet etti. O gecenin sabahında onlardan herbiri, Allah Teâlâ'nın lütfuyla gönderildikleri toplumun lisanıyla konuşur hale geldiler. Bunun üzerine Hz. Isa: "Bu iş, Allah'ın size emrettiği bir görevdir, artık gidiniz." diyerek onları ülkelere dağıttı. İbn İshak der ki: "Sonra Rasülullah ashabı arasından elçi olarak gidecekleri ayırdı, Suleyt b. Amr b. Abd Şems'i .... İlh...”

Bizans imparatoru Herakliyus'a gönderdiği mektubun metninin şu şekilde olduğu rivayet edilir: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla!

Allah'ın kulu ve elçisi Muhammed'den, Rum Kayseri Herakliyus'a:

Allah'ın selâmı hidayet yoluna girene olsun! Seni İslâm'a davet ederim. Müslümanlığı kabul et ki, selâmette olasın ve Allahu Teâlâ sana ecrini iki kat versin. Eğer kabul etmezsen, (fakir) köylülerin (yani tebaanın) günahı senin boynunadır. "Ey Ehli Kitab! Gelin, sizinle bizim aramızda müşterek olan bir hak söz üzerinde ittifak edelim. Yalnız Allah'a tapalım, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım; birimiz, diğerini Allah'tan başka Tanrı edinmesin. Eğer yüz çevirirlerse: Şahit olun, biz müslümanlarız, deyin."

Mısır valisi Mukavkıs'a yazdığı mektubun metni de şudur: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla! Allah'ın kulu ve Elçisi Muhammed'den Kıbtilerin büyüğü (başkanı) Mukavkıs'a: Allah'ın selamı Hidayet yoluna giren üzerine olsun! Bundan sonra, seni İslâm daveti ile İslâm'a çağırıyorum. Müslümanlığı kabul et ki, selamette olasın ve Allahu Teâlâ ecrini iki kat versin. "De ki: Ey Kitab Ehli! Gelin sizinle bizim aramızda müşterek olan bir hak söz üzerinde ittifak edelim. Yalnız Allah'a tapalım, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım; birimiz diğerini Allah'tan başka Tanrı edinmesin. Eğer yüz çevirirlerse: Şahit olun, biz müslümanlarız, deyin."

Necâşi'ye de şöyle yazmıştı:

"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla! Allah'ın Rasülü Muhammed'den, Habeşlilerin kıralı (necâşi) Ashame'ye: Allah'ın selâmı üzerine olsun! Gerçek Padişah (Melik), Mukaddes (Kuddûs), Selâm (esenlik veren), Mü'min (güvenlik veren) Müheymin (gözetip koruyan) olan Allah'ın övgüsünü sana iletirim. Şehadet ederim ki, Meryem oğlu Isa, Allah'ın ruhu ve kelimesidir. Ve bu kelime'yi Allahu Teâlâ, korunmuş, afife, bakire Meryem'e atmıştır. Böylece, o İsa'ya hamile olmuş, Allah ta onu, Adem'i nasıl yarattı ve ruhundan üfledi ise öylece yaratmış ve ruhundan üflemiştir. Seni tek olan, eşi ve şeriki olmayan Allah'a imana ve ona itaata devama çağırıyorum. Seni bana tabi olmaya, Allahu Teâlâ'nın bana gönderdiği şey'e iman etmeye davet ediyorum. Amcamın oğlu Cafer'i ve onunla birlikte müslümanlardan bir grubu sana gönderiyorum. Cafer sana geldiği zaman azamet ve kibiri bırak, onlara cömert davran, seni ve askerlerini Allah'ın dinine davet ediyorum. Tebliğ ettim ve nasihatte bulundum, nasihatımı kabul ediniz! Allah'ın selâmı hidayeti kabul edenlerin üzerine olsun."

İran kisrası Husrev Perviz'e şöyle yazdı:

"Allah'ın Rasülü Muhammed'den Farisîlerin ulusu Kisra'ya: Doğru yola tabi olanlara, Allah ve Rasülüne iman edenlere selâm olsun! Aziz ve Celil olan Allah'ın tüm insanlığa gönderdiği peygamberiyim. Hayatta olan insanları inzar (tehlikeyi haber vererek uyandırmak), inanmayan kafirler üzerine de Allah'ın azabının hak olduğunu bildirmek için gönderildim. Müslüman ol selâmete kavuş, eğer yüz çevirirsen, Mecûsilerin günahı senin üzerinedir."

BU MEKTUPLARDAN ALINAN NETİCE:

Şimdi de bu mektupların, hakim oldukları toplumların temsilcisi olarak kendilerine mektup gönderilen hükümdar ve emirler üzerindeki tesirlerini gözden geçirelim. Eğer bu hükümdar veya meliklerden biri Rasülullah'ın davetini kabul etmiş ve İslâm'a tabi olmuş olsaydı, şüphesiz İslâm, onun tebası arasında da yayılırdı.

Ne var ki, tarih, bazıları Rasülullah'ın elçilerine güzel muamele edip, mektubuna içten cevap vermişlerse de, Arap yarımadası dışında hüküm süren bu hükümdarlardan hiçbirinin İslâm'a tabi olduğunu zikretmiyor.

İran kisrasının eski İran geleneğine göre o öyle bir hükümdardır ki, mukaddes hükümdarlık hakkını Âli Sâsân'dan tevarüs etmiştir araplara tabi olmaktan kaçınmış olması tabiidir. Zira Kisra, toplumun mukaddes olarak kabul ettiği şahsı ve saltanatı hususunda İslâm'dan korkuyordu. Buna ilaveten, Farisiler, kendilerini, nazarlarında Hicaz arablarından daha az ve daha güçsüz olmayan Yemen ve Hire arablarının hakimi olarak görüyorlardı.

Bu yüzden, Rasülullah'ın elçisini kabul eden Kisrâ'nın, öfkeden köpürerek, ona hakârette bulunmasını, Rasülullah'ın mektubunu yırtıp, Yemen valisi Bazan'a: "Hicaz'daki bu adam'a (yani Rasülullah'a), yanından iki kuvvetli asker gönder, onu yakalayıp getirsinler." diye emir göndermesini hayretle karşılamıyoruz. Nitekim Kisra'nın emrini alan Yemen valisi Bazan, iki adamını Rasülullah'a gönderdi. Onların eline verdiği, Rasülullah'a yazılmış mektubunda, Rasülullah'a iki elçisiyle beraber gelmesini emrediyordu. Taif'e kadar gelen iki elçi, orada karşılaştıkları Kureyşli adamlardan Rasülullah'ın Medine'de olduğunu öğrendiler. Kureyşli bu şahıslar, elçilerin gelişine sevinerek onları tebrik ettiler, içlerinden bazıları: "Artık sevinin, hükümdarlar hükümdarı Kisra, ona düşman olmuş, onun karşısına dikilmiştir. Kisra sizin için o adama (yani Rasülullah'a) yeter." diyorlardı. İki elçi Taif'ten ayrılarak Medine'ye geldiler, Rasülullah'ın huzuruna çıkıp: "Kisra bizi, seni beraberimizde götürmek üzere gönderdi" dediler. Rasülullah, bir gün sonra kendileriyle görüşeceğini söyleyerek, onları başından savdı. Bu esnada kendisine Allahu Teâlâ tarafından şöyle vahyedildi: "Şüphesiz Allahu Teâlâ, Kisra üzerine oğlu Şîrûyeh'i musallat kılmış ve oğlu onu katletmiştir." Ertesi gün huzuruna gelen iki elçiye, bu haberi ulaştıran Peygamberimiz onlardan şu cevabı aldı: "Senin üzerine yürüyüp cezalandırmamız, şüphesiz ki bu haberi ona ulaştırmamızdan daha kolaydır. Bu haberi senden yazıp, Bazan'a ulaştıralım mı?" Bunun üzerine: "Evet! Bunu benden dinlediğiniz şekilde ona ulaştırınız ve ona deyiniz ki benim dinim ve hâkimiyetim Kisra'nın saltanatının ulaştığı yerlere kadar ulaşacaktır. Ve yine ona deyiniz ki: Eğer İslâmiyeti kabul edecek olursan, idaren altında bulunan yerler senindir ve seni Ebnâlar'dan olan kavmin üzerine hükümdar yapacağım" buyurdular. İki elçi Medine'den ayrılarak Bazan'a geldiler ve Rasülullah'ın haberlerini kendisine ulaştırdılar. Onları dinleyen Bazan: "Vallahi! Bu sözler, hükümdar sözleri değildir. Ben bu adamın, söylediği gibi, peygamber olduğunu sanıyorum. Kisra ve oğlu hakkında söylediklerinin neticesini bekleyelim; eğer doğru çıkarsa şüphesiz ki o, gönderilmiş bir peygamberdir. Eğer söyledikleri doğru çıkmazsa ne yapacağımızı düşüneceğiz" dedi. Aradan fazla bir süre geçmeden Şirûyeh'in mektubu Bazan'a ulaştı, o, şöyle yazıyordu: "Bilesin ki, Kisra'yı öldürdüm. Ben onu başka sebeple değil, Farisi eşrafından birçoğunun öldürülmesine izin vermesine kızdığım için öldürdüm. Bu mektubum sana ulaştığı zaman, emrin altındakilerden benim için itaat yemini al! Babamın hakkında sana mektup yazdığı adam (yani Rasulullah s.a.) için ise emrim gelinceye kadar bekle, şimdilik onun üzerine düşme." Şîrûyeh'in mektubu okunup bitirilince Bazan: "Bu zat (Rasûlullah) şüphesiz bir peygamberdir." diyerek müslüman oldu. Yemen'de oturan İranlılar da onunla birlikte İslam'ı kabul ettiler.

Margoliouth, Rasülullah'ın casuslarının ona çok sür'atli haber getirdiğini iddia ediyor ve Bazan'ın iki elçisinin, Rasülullah tarafından Kisra'nın öldürüldüğü haberinin verilmesi üzerine görevlerini yerine getirmeden dönmelerini uzak görüyor devamla da şöyle diyor: "İran kisra'sının öldürülme tarihi doğru olduğu takdirde" kabul etmemiz mümkün olan kanaat şudur: Kisra'ya karşı yapılan suikast haberlerinin peygamberin casusları tarafından nakledilmesinde tek sebep Kisra'nın ölümü üzerine çıkan karışıklıktır.” Margoliouth, Rasülullah'ın mektubunun Kisrâ'ya hiçbir zaman ulaşmadığını da iddia eder.

Ne var ki Margoliouth, şu iki hususu dikkatten kaçırmıştır:

1) Rasülullah (s.a.), Kisrâ'nın ölüm haberini suikaste uğradığı gün ilan etmiş ve onun ölüm haberi Yemen'e, Rasülullah'ın verdiği bu haber üzerine Yemen'e dönen Bazan'ın iki elçisi vasıtasıyla ulaşmıştır.

2) İki elçisinden bu haberi duyan Bazan, İran'dan resmî haberler beklemiştir. Margoliouth, Kisrâ'nın emrini yerine getirmek üzere Bazan tarafından gönderilen iki elçinin, sadece Rasülullah'ın Kisrâ'nın öldürüldüğünü söylemesi üzerine dönmelerini de mümkün görmez. Bu düşünce de doğru değildir. Bilhassa, önceden verilen bu tür haberleri kabule müsait Arabistan ve ona komşu olan Rum ve Fars ahalisinin aklî durumunu bilirsek bunu daha da açık anlayabiliriz. Rum imparatoru Herakliyus'un dahi, Nücûm (yıldızlar) ilmiyle uğraşması ve Kudüs (İlyâ) yöneticisi Şam hıristiyanları Piskoposu İbn Nâtur'a Ahir zaman nebisinin zuhuru hakkındaki görüşünü öğrenmek isteğiyle mektup yazması bu hususta misal olarak kafidir. Arapça rivayetlere göre İslam'a girmek arzusunda olan Herakliyus, Rasülullah'ın mektubunun kendine ulaştığı günlerde ülkesinde olan Ebu Süfyan ve arkadaşları ile bu yeni din hakkında konuştu. Rasülullah'ın elçisini iyi karşıladı, onu, Hıristiyan din adamlarından meydana gelen bir meclise çağırdı. Topladığı din adamlarına, Rasülullah'ın elçisinin getirdiği haberleri ulaştırdı, onlar karşı çıkınca, kendisi de İslâm'a girmek niyetinden vazgeçip, zahiren hırıstiyanlık üzerindeki bağlılığını artırdı.

Şüphesiz bu dönemde insanlık, Ahir zaman Peygamberinin zuhurunu gözetiyordu. Bizzat Herakliyus bu mesele ile özel bîr şekilde ilgileniyordu. Nitekim, önceden geçtiği gibi Nücum ilminde temayüz etmiş olan İlyâ (Kudüs) Piskoposuna mektup yazarak, ilmi nücûm sayesinde Ahir zaman peygamberinin zuhur ettiğini anladığını haber veriyor ve onun bu husustaki fikirlerini soruyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://tgksitesi.forumieren.com
-r@mbo-
Binbasi
Binbasi
-r@mbo-


Erkek Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 30
Nerden : TÜRKİYE
Basari :
Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1 Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1 Right_bar_bleue

Konu Puani :
Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1 Left_bar_bleue35 / 10035 / 100Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1 Right_bar_bleue

Aktiflik :
Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1 Left_bar_bleue32 / 10032 / 100Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1 Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 27/07/08

Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1 Empty
MesajKonu: Geri: Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1   Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1 Icon_minitimeC.tesi Ağus. 02, 2008 6:58 pm

SAOL KARDEŞ
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.orhaniyeli.tr.gg
 
Hz Muhammedin Mektuplari Bölüm 1
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Islam :: Hz. Muhammed S.A.V-
Buraya geçin: