Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 5

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
türko
Albay
Albay
türko


Erkek Mesaj Sayısı : 34
Nerden : türkiye
Basari :
PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 5 Left_bar_bleue32 / 10032 / 100PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 5 Right_bar_bleue

Konu Puani :
PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 5 Left_bar_bleue10 / 10010 / 100PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 5 Right_bar_bleue

Aktiflik :
PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 5 Left_bar_bleue15 / 10015 / 100PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 5 Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 26/07/08

PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 5 Empty
MesajKonu: PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 5   PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 5 Icon_minitimePtsi Tem. 28, 2008 5:44 pm

Kapitalist sömürgecilik dönemi

Kapitalist uygarlık aşamasında ülkemiz üzerindeki baskı ve sömürü, köleci ve feodal dönemlerin istila ve talanlarını aratmayacak ölçülere varmıştır. Kapitalist sömürgeci güçler, ülkemizin adını ve halkımızın varlığını tarihten silmek için, ellerindeki üstün imha araçlarını, en incesinden en kaba yöntemlere varana dek kullanmaktan çekinmemişlerdir.

Birinci Dünya Paylaşım Savaşı'nın yol açtığı gelişmelerin ülkemiz üzerindeki etkisi çok büyük olmuştur. Daha önce Osmanlı sultanları ile İran şahları arasında iki parçaya bölünen ülkemiz, bu sefer Türk sömürgecileri ile Fransız ve İngiliz emperyalistleri arasında varılan antlaşmalar sonucu dörde bölünmüştür.

Kapitalist aşamada Kürdistan'ı sömürgeleştiren güçlerin başında Türkler gelmektedir. Savaş sonrasında Osmanlı İmparatorluğu'nun kalıntıları üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin Osmanlılar zamanından beri zaten işgal altında olan Kürdistan'ı yeniden hakimiyeti altına alması zor olmamıştır. Ayrıca kapitalist sosyo-ekonomik temeli geliştikçe, feodal dönemdeki Türk yönetimlerine nazaran Türkiye Cumhuriyeti'nin bu hakimiyetinin askeri, politik, ekonomik ve kültürel alanlardaki etkileri çok daha yıkıcı olmuştur.

Hukuki olarak Kürdistan'ın büyük bir bölümünün Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları içine alınması, 1921'de Fransızlarla yapılan Ankara Antlaşması ve İngilizlerin başrolü oynadığı 1923 Lozan Antlaşması ile mümkün olmuştur. TC'nin kuruluş yıllarında Kürdistan üzerindeki Türk yönetimi çok zayıftır. Buna karşılık Kürt feodal ve aşiret reislerinin denetimi (iç otonomi) daha güçlüdür. Hatta TC'nin birinci meclisinde "iki halkın hükümeti, iki halkın meclisi" gibi sözlere çok rastlanır. Ama cumhuriyet, merkezi otoritesini güçlendirdiği zaman, doğal olarak feodal ve aşiret reislerinin sınıfsal çıkarlarını korumaya yönelik mahalli otoriteleriyle çatışmıştır. "Misak-ı Milli sınırları içinde tek bir Türk ulusu yaratma"yı kendine temel gaye edinen cumhuriyet hükümetleri, bu mahalli otoritelerle olan çatışmadan çok iyi yararlanmışlardır.

Sömürgeci uygulamalar için gereken askeri işgal temelini gerçekleştirmede bu hükümetlerin stratejileri, Kürdistan'ın bütününü birden işgal etmek o zamanki güçlerine göre çok zor olduğundan, parça parça işgal etmek olmuştur. Bunun için klasik bir usül olan mezhep ayrılıklarından yararlanılmış ve aynı halk birbirine kırdırılmıştır. Ülke içi ve ülke dışı muhalefeti önlemek için "vahşi Kürtler, yobazlar ayaklanıyor" biçiminde sürekli ajitasyon yapılmıştır. Bu stratejinin uygulanması için en elverişli an kollanmış, ayrıca vakitsiz ve her zaman bölünüp parçalanması kolay olan feodal önderlikli ayaklanmaların çıkışı zorlanmıştır. Ve bu ayaklanmalar bahane edilerek halk katliamdan geçirilmiş, mahalli otoriteler ezilmiş, ülkemiz baştan sona en ücra köşesine kadar merkezi işgal altına alınmış ve bir daha hiç kimsenin başkaldıramayacağı bir dehşet ortamı yaratılmaya çalışılmıştır.

TC hükümetleri tarafından 1925-38 yılları arasında harfiyen uygulanan bu strateji temelinde ülkemiz tam bir askeri denetim altına alınmıştır. Bu temel üzerinde sömürgeciliğin siyasi, kültürel ve ekonomik alanlarda geliştirilmesi kolay olmuştur.

İkinci Dünya Paylaşım Savaşı'ndan sonra sömürgecilikten kurtuluş için son derece elverişli uluslararası şartlar bulunmasına rağmen, Türkiye'nin savaşa girmeyişi, ülkemizdeki sıkı askeri denetim ve geri sosyal yapının olduğu gibi korunması yüzünden pek bir ilerleme kaydedilmemiştir.

Dışta ABD'nin ve içte de Kürt toprak ağalarının desteği ile işbirlikçi Türk burjuvazisi iktidarını güçlendirince, 1950'lerden itibaren Türkiye'nin ekonomik yapısında belli bir gelişme olmuştur. Tarımda kapitalistleşmenin gelişmesi ve montaj sanayinin kurulmaya başlaması, Türkiye'nin Kürdistan üzerindeki tecrit çemberinin kırılması için bir ekonomik dürtü yaratmıştır. Bu dönemde emperyalizmin yaşadığı bunalımın, kapalı ekonomik birimlerin parçalanmasını ve pazarların derinliğine açılmasını zorunlu kılması da bunda rol oynamıştır.

Kısaca Türk kapitalizminin gelişmesi, emperyalizmin pazar sorunu ve Kürt toprak ağalarının kapitalistleşme eğilimlerinin üst üste çakışması, 1960'lardan itibaren Kürdistan'da sömürgeci kapitalizmin gelişmesine yol açmıştır. Ülke kaynaklarının talan edilircesine sömürülmesi ve feodalizmin en gerici tarzda belli bir yere kadar çözülmesi ile oluşan bu tip kapitalizmin etkisi çok yıkıcı olmuştur. Tarıma makinanın girmesiyle topraktan kopan ve Türkiye sanayileşmesinin ayak takımı işlerinde kullanılan işsizler ordusunun sayısı milyonlara varmıştır. Bu olumsuz gelişmelere karşı doğacak tepkileri önlemek için de, özellikle Kürdistan öğrenci gençliği üzerinde yoz bir kültür politikası ve yoğun bir asimilasyon uygulanmıştır.

Kürdistan'ın diğer parçalarının sömürgeleştirilmesi de, belli bir gecikme ile Türkiye örneğini izlemektedir.

Güney Kürdistan'ın batıdaki küçük bir kısmı belli bir dönem Fransız mandası altında kalmış, Fransızların çekilmesiyle Arapların egemenliği altına girmiştir. Kuzey-Batı Kürdistan'ın sınır uzantısı biçiminde olan bu parçadaki halkın büyük bir kesimi Suriye tarafından vatandaş olarak görülmemekte ve yabancı muamelesi görmektedir. 1970'lere gelirken bir süre verimli Kürt topraklarına Araplar yerleştirilmeye çalışılmışsa da, daha sonra bu politikanın uygulanmasından vazgeçilmiştir. Ağır geleneksel etkiler altında yaşayan Kürt toplumu, son yıllarda giderek değişime uğramaya başlamıştır.

Güney Kürdistan'ın büyük kısmı 1931'e kadar İngiliz mandası altında kalmıştır. İngilizler kendilerine karşı çok güçlü olan Kürt direnmesini kırmak için sürekli Araplarla beraber hareket etmişler ve daha sonra kendilerine bağlı bir Irak Arap devleti oluşturmuşlardır. Bu devlette iktidarı 1958'de tamamen ele geçiren Arap burjuvazisi, Türkiye'deki M. Kemal döneminin bir benzerini yaşamıştır. Kemalistlerin 1925-38 döneminde Kuzey-Batı Kürdistan'da yürüttükleri işgal eyleminin aynısını Güney Kürdistan üzerinde gerçekleştirmeye çalışmıştır. Bu parçada yarı-feodal, yarı-burjuva KDP'nin önderlik ettiği direniş, 1974'te kısmen bastırılabilmiştir. Bu temelde askeri işgal sağlamlaştırılmak ve sömürgecilik diğer alanlarda tesis edilmek istenmiştir.

Doğu Kürdistan üzerinde şahların egemenliği yüzyıllar öncesine uzanmaktadır. Şahlar, genellikle Fars milliyetinden olmalarına rağmen kendilerini hem Kürtlerin, hem de Farsların ortak imparatorları olarak kabul ettirmeye çalışmışlardır. Bunu da her iki halkın Aryen asıllı olmalarına bağlamışlardır. Özünde ise imparatorluk içinde Farslar hakim milliyet, diğer halklar da ezilen milliyet konumunda olmuştur.

20. yüzyılın başında İngiliz emperyalizminin yarı-sömürgesi durumunda olan İran İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Rıza Pehlevi'nin başa geçmesiyle biraz güçlenmeye başlamış ve bu dönemde tepeden inme bazı burjuva reformlar yapılmaya girişilmiştir. İkinci Dünya Savaşı'nda Sovyet Kızıl Ordusu kuzeyi ve İngiliz askerleri güneyi işgal etmiş, bu elverişli şartlardan yararlanan Azeriler ve Kürtler Kızıl Ordu'nun desteğiyle birer cumhuriyet ilan etmişlerdir. Kısa süre sonra Kızıl Ordu'nun çekilmesiyle birlikte her iki cumhuriyet de Şah kuvvetleri tarafından yıkılmıştır.

1950'lerden sonra ABD'nin bir yeni sömürgesi haline gelen İran'da Şahlık yönetimi emperyalizmin Ortadoğu'daki jadarmalarından biri olmuştur. Petrolün bulunmasıyla ekonomik güç kazanan Şahlık, içeride de kitleleri koyu bir faşizmle yönetmiştir. Emperyalizmle ilişkiler temelinde İran'da kapitalizm gelişmesine rağmen, bu durum o dönemde Kürdistan'a yansımamış ve feodal yapının çözülmesine yol açmamıştır. Ancak bu sürecin ilerlemesi ve İran'da kapitalist ilişkilerin güçlenmesi temelinde sömürgeci kapitalizmin Doğu Kürdistan'a girmesi kaçınılmaz olacaktır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
PKK NIN 5. KONGRESİNDE YAYINLANANLAR 5
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Terrör e Hayir ! :: Terör Örgütleri-
Buraya geçin: